İsrail-İran Savaşı’nda kara göründü! 

İsrail İran savaşı İsrail hava savunma sistemleri, 16 Haziran 2025'te İran'ın yeni roket saldırıları sırasında Tel Aviv üzerinde İran füzelerini engelliyor. Foto/AP

İran İslam Cumhuriyeti, kurulduğu günden bu yana böyle büyük varoluşsal bir krizle karşı karşıya kalmamıştı.

Saldırıların ilk gününde verilen inanılmaz kayıplar, İsrail’in İran’da istediği herhangi bir yeri nokta atışı vurabileceğini gösterdi.  O kadar önemli isimler öldürüldü ki suikasta kurban gidecek bir diğer isim, İran Dini Lideri Ali Hamaney olsaydı kimse şaşırmazdı.  

Bu çerçeveden bakıldığında İran’da rejim değişikliğinin, olası olduğu düşünülebilir. Hatta ABD’nin savaşa dahil olması halinde, parçalanmış bir İran hayali bile kurulabilir.   

Bu, İsrail’in en büyük hayali. Ancak bu hayal, “Önce Amerika” sloganı ile yeniden başkanlık koltuğuna oturan, Çin ve Rus yayılmacılığını kendisi için en büyük tehdit olarak gören, Orta Doğu’daki imajını yeniden şekillendirmek için dış müdahale politikasını terk eden Trump yönetimi için muhtemelen bir kabus olur.  

Hamaney, İsrail’in son saldırılarında öldürülen Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin de yer aldığı üst düzey komutanlarla.(Başkent Tahran’daki İmam Ali Askeri Akademisi’nin mezuniyet töreni-2023)

Trump, parçalanmış bir İran ister mi?

Kim ne derse desin, savaşın devam edip etmemesi de olası bir müzakere toplantısı da çatışan tarafların değil, Trump’ın elindedir. 

Ancak ABD Başkanı’nın danışmanları, İsrail’in başlattığı saldırılardan kısa bir süre önce, geçmişte Afganistan, Irak ve Libya’da yaşananları muhtemelen Trump’a hatırlatmıştır.  

Bu ülkelerde meydana gelen olaylar, bir sonraki adıma dair net ve pratik fikirler olmadan tüm bir rejimi devirmenin tehlikelerini ABD’ye gösterdi. 

Ayrıca Orta Doğu’da ekonomik ilişkilere odaklanan ve askerlerini geri çekme sloganları ile seçimi tarihi bir farkla kazanan Trump, İran’a kara birliklerini göndermekten kaçınacaktır.  

ABD liderliği olmadan herhangi bir Batı ülkesinin de böyle bir şeye kalkışmayacağı aşikar. İran’ın komşularından herhangi birinin bu riski alacağını düşünmek de zor.  

Trump’a yakın olanlar da dahil, ABD medyası ve Senatörlerin büyük çoğunluğu, şuan genel olarak parçalanmış bir İran’dan yana değil.  

İran, kendi başına büyük bir petrol ve gaz ihracatçısı olmanın yanı sıra, gezegenin enerjisinin beşte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı da kapatabilecek konumda. Donald Trump gibi bir para avcısı, bu önemli pozisyonu da göz ardı etmeyecektir.  

Hürmüz Boğazı

ABD perspektifinden bakıldığında, İran’da iç savaş gibi ciddi bir karışıklık, önemli Amerikan üslerinin olduğu Irak, NATO’nun güçlü üyesi Türkiye ve nükleer silahlı Pakistan’ı istikrarsızlaştırma riski taşıyor.  

Trump yönetimi, Moskova ve Pekin’in bu süreçte, kendi çıkarlarını koruma ve nüfuzlarını yaymaya yönelik hamlelerini de unutmayacaktır.  

Ayrıca ABD’de yayımlanan anketlere göre, Trump’a 2024’teki başkanlık seçimlerinde oy verenlerin çoğu, İsrail’in yanında İran’a askeri olarak müdahile edilmesini istemiyor. Trump, İsrail’e baskı kurup, İran ile yeniden masaya oturduğunda muhtemelen seçmenlerinin savaş istemediğini bahane edecektir.  

Bütün bunlar göz önüne alındığında, Washington’ın “İsrail’in tüm ısrarlarına rağmen”, Tahran’da bir iktidar boşluğunu kabul etmeyeceği görülecektir.  

İran’ın başkenti Tahran’da 13 Haziran 2025’te İsrail’in düzenlediği hava saldırıları sonucu Nobonyad Meydanı’ndaki binalarda oluşan hasar görülüyor. Foto/Majid Saeedi/Getty 

İsrail-İran savaşı, yalnızca iki ülke arasındaki askeri bir hesaplaşma değil; aynı zamanda küresel güç dengelerini, enerji güvenliğini ve bölgesel istikrarı doğrudan etkileyen çok katmanlı bir krizdir. İran’da rejimin zayıflaması ya da çökmesi, kısa vadede İsrail’in stratejik bir zaferi gibi görünse de, uzun vadede bölgede büyük bir kaosun kapısını aralayabilir. 

Bu nedenle nihai karar, savaş meydanında değil; Washington’da verilecek. Donald Trump’ın hem seçim hesapları hem de Amerikan çıkarları doğrultusunda atacağı adımlar, sürecin seyrini belirleyecek en kritik unsur olacak. İsrail ne kadar bastırırsa bastırsın, ABD’nin doğrudan müdahale etmeyeceği bir senaryo hâlâ en olası ihtimal olarak öne çıkıyor. Çünkü İran’da yaratılacak bir iktidar boşluğu, Washington’ın çıkarlarından çok, rakiplerinin lehine çalışacak bir krize dönüşebilir. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir