2010’ların başında dünyanın gözü, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kasıp kavuran demokrasi yanlısı ayaklanmalar dalgası olarak bilinen Arap Baharı’ndaydı.
Bu önemli olaylar, film yapımcılarını tarihin bu çalkantılı döneminin mücadelelerini, umutlarını ve zorluklarını belgelemeye ve dramatize etmeye teşvik etti. Arap Baharı’nı konu alan filmler, izleyicilere bu dönüşüm döneminde yaşanan kişisel hikâyelere ve daha geniş toplumsal değişimlere benzersiz bir pencere sunuyor.
Belgesellerden kurgusal anlatılara kadar sinema, Arap Baharı’nda yaşanan olayların korunmasında ve yorumlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Arap Baharı’nın patlak verdiği dönemde çekilen altı önemli filmi inceleyerek, bu tarihi hareketi şekillendiren kültürel, sosyal ve siyasi dinamikler hakkında daha derin bilgiler edinebiliriz.
1) Meydan (The Square)

Ahmed Hasan: Meydan’ın merkezindeki genç Mısırlı devrimci grubun lideri.
” Meydan “, 2011 Mısır Devrimi’ni ve sonrasını anlatan güçlü bir belgesel. Yönetmenliğini Jehane Noujaim’in üstlendiği film, Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda yaşanan olaylara yakından bir bakış sunuyor.
Belgesel, çalkantılı siyasi ortamda ilerleyen bir grup aktivisti konu alıyor. Devrimin ilk coşkusunu ve protestocuların sonrasında karşılaştıkları zorlukları ele alıyor.
Noujaim’in kamerası, izleyicilere tarihin ön saflarından bir bakış sunarak, değişim için mücadele edenlerin tutkusunu ve kararlılığını gözler önüne seriyor. Film, çeşitli gruplar arasındaki çatışmalar da dahil olmak üzere devrimin karmaşıklıklarını vurguluyor.
“The Square”, Mısır ayaklanmasını yalın ve kararlı bir şekilde tasvir etmesiyle eleştirmenlerden büyük beğeni topladı. En İyi Belgesel dalında Akademi Ödülü’ne aday gösterildi ve birçok Emmy Ödülü kazandı.
2) Hoşnutsuzluk Kışı (Winter of Discontent)
“Hoşnutsuzluk Kışı”, İbrahim El Batut’un yönettiği 2012 yapımı bir Mısır drama filmidir. Film, 2011 Mısır devrimine giden olayları üç karakterin gözünden ele alıyor.
Ocak 2011’de Kahire’de geçen film, bir aktivist, bir gazeteci ve bir devlet güvenlik görevlisinin hayatlarını konu alıyor. Gerilimin yükseldiği ve şehrin dört bir yanında protestoların patlak verdiği bir dönemde 3 kahramanın hayatı kesişiyor.
Film, bu kritik dönemde Mısır’ı saran huzursuzluk ve belirsizlik atmosferini ve Devrimi körükleyen- yolsuzluk ve polis vahşetine duyulan – öfkeyi gözler önüne seriyor.
“Hoşnutsuzluk Kışı”, Mısır’daki Arap Baharı’nı yalın ve gerçekçi bir şekilde tasvir etmesiyle eleştirmenlerden büyük beğeni topladı . Filmin gerçekçiliği ve güçlü oyunculukları, tarihi olayları ekrana taşıyor.

Winter of Discontent filminden bir sahne
3) Tahrir 2011: İyi, Kötü ve Politikacı (Tahrir 2011: The Good, the Bad, and the Politician)
“Tahrir 2011: İyi, Kötü ve Politikacı”, 2011 Mısır devrimine çok yönlü bir bakış sunan bir Mısır belgeselidir. Film, her biri farklı bir yönetmen tarafından yönetilen üç ayrı bölüme ayrılmıştır.
“İyi” başlıklı ilk bölüm, Tahrir Meydanı’nda toplanan protestoculara odaklanıyor. Onların motivasyonlarını, deneyimlerini ve Hüsnü Mübarek’in istifasına yol açan ayaklanmanın enerjisini ele alıyor.
“Kötü”, 18 günlük protesto boyunca polis güçlerinin bakış açısını inceliyor. Bu bölüm, kolluk kuvvetleri ile göstericiler arasındaki karmaşık dinamiklere ışık tutuyor.
Son bölüm olan “Politikacı”, Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık iktidarını ve çöküşüne yol açan olayları ele alan bir profil sunuyor. Bu bölüm, devrimi besleyen siyasi ortamı anlaşılmasını kolaylaştırıyor.
4) Şehrin Son Günlerinde (In the Last Days of the City)
Tamer El Said’in “Şehrin Son Günlerinde” adlı filmi, devrimin eşiğindeki Kahire’yi konu alıyor. 2008-2010 yılları arasında çekilen film, Arap Baharı’ndan hemen önceki Arap dünyasını gösteriyor.
Hikâye, sevdiği şehir hakkında bir projeyi tamamlamaya çalışan genç bir film yapımcısı olan Halid’in hikayesini konu alıyor.
El Said’in filmi, kurgu ve belgesel öğelerini harmanlayarak, değişim halindeki bir şehrin lirik bir portresini çiziyor. Yönetmenin Kahire’ye dair derin bilgisi her karede kendini gösteriyor ve şehrin canlı enerjisini ve karmaşık toplumsal yapısını gözler önüne seriyor.
“Şehrin Son Günlerinde”, Kahire’nin 2011’deki yıkıcı değişimlerden önceki görüntülerini barındıran bir zaman kapsülü niteliğinde. Seyirciyi düşündüren temposu ve zengin görselleriyle izleyiciyi şehrin atmosferine dalmaya davet ediyor.
Filmin 2016’da vizyona girmesi, izleyicilere Mısır’ı ve daha geniş bölgeyi yeniden şekillendiren çalkantılı olaylar üzerinde düşünme fırsatı sundu. Film, Arap Baharı’ndan önceki kültürel ve politik manzaranın güçlü bir kanıtı niteliğinde.
5) Bahar Davaları (The Trials of Spring)
Bahar Davaları, Mısır’daki Arap Baharı ayaklanmaları sırasında kadınların oynadığı kritik rolü belgeliyor. Bu etkileyici film, üç Mısırlı kadının – Hend Nafea, Khadiga Hennawi ve Mariam Kirollos – adalet ve özgürlük için verdikleri mücadeleyi konu alıyor.
Belgesel, kadınların şiddetli muhalefet karşısındaki cesaret ve kararlılıklarını gözler önüne seriyor. Kadınların Mübarek rejimine karşı protestoların ön saflarında yer almalarına rağmen medyada sıklıkla göz ardı edildiklerini vurguluyor.
Yönetmen Gini Reticker, daha eşitlikçi bir toplum vizyonları uğruna her şeyi riske atan bu aktivistlerin kişisel hikâyelerini aktarıyor. Film, devrim sonrası Mısır’da kadınların karşılaştığı zorluklara ışık tutuyor.
Bahar Davaları, samimi görüntüler ve röportajlar aracılığıyla, siyasi çalkantıların ardından kadın hakları için verilen mücadeleyi gözler önüne seriyor. Orta Doğu’daki kadın aktivistlerin direncinin bir kanıtı niteliğinde.

6) Karama’nın Duvarları Yok (Karama Has No Walls)
Sara Ishaq’ın yönettiği “Karama’nın Duvarları Yok“, Yemen’deki 2011 devriminin önemli bir anını ele alan etkileyici bir belgesel. Film, “Onur Cuması” olarak bilinen 18 Mart 2011 olaylarına odaklanıyor.
İki kameramanın ve iki babanın anlatımlarıyla belgesel, barışçıl protestoların şiddete dönüşmesine ilk elden etkileyici bir bakış sunuyor. Sana’daki bir dua ritüelinin, Yemen ayaklanmasının seyrini yeniden şekillendiren bir güne nasıl dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
26 dakikalık film, Arap Baharı’na benzersiz bir bakış açısı sunarak siyasi değişimin insani maliyetini vurguluyor. Protestoların ve sonrasının ham görüntülerini sunan film, izleyicilere devrimin sıradan Yemenliler üzerindeki etkisine dair samimi bir bakış açısı sunuyor.
“Karama’nın Duvarları Yok”, Yemen devrimini tasviriyle eleştirmenlerden büyük beğeni topladı . Filmin güçlü hikâye anlatımı ve etkileyici imgeleri, 2014 yılında En İyi Kısa Belgesel dalında Oscar adaylığı kazandırdı.
Arap Baharı’nın kökenleri
Arap Baharı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da köklü sosyoekonomik ve politik sorunlardan doğmuştur. Sosyal medya, protestocuların harekete geçirilmesinde ve bilginin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.
Özellikle gençler arasında yüksek işsizlik oranları, birçok Arap ülkesinde hoşnutsuzluğu körükledi. Ekonomik eşitsizlik ve yolsuzluk yaygındı ve servet, yönetici elitlerin elinde yoğunlaşmıştı.
Otoriter rejimler uzun süredir siyasi muhalefeti ve medeni hakları bastırmıştı. Birçok vatandaş, demokratik özgürlüklerin eksikliğinden dolayı haklarından mahrum bırakılmış ve hayal kırıklığına uğramış hissediyordu.
2010 yılında gıda fiyatlarındaki ani artış, birçok kişi için ekonomik zorlukları daha da kötüleştirdi. Bu durum, halkın ihtiyaçlarından habersiz olduğu düşünülen hükümetlere yönelik artan memnuniyetsizliği daha da artırdı.
Aralık 2010’da Tunus’ta yaşanan ayaklanma domino etkisi yarattı. Sokak satıcısı Muhammed Buazizi’nin kendini yakması, daha geniş çaplı protestoların kıvılcımı oldu.
Sosyal Medyanın Rolü
Facebook, Twitter ve YouTube, protestolar hakkında bilginin hızla paylaşılmasını sağladı. Aktivistler, gösteriler düzenlemek ve hükümetin ihlallerini belgelemek için bu platformları kullandılar.
Sosyal medya, devlet kontrolündeki geleneksel medyayı etkisiz hale getirdi. Vatandaşların sansürü aşmasına ve gerçek zamanlı olarak filtrelenmemiş haberleri paylaşmasına olanak sağladı.
Çevrimiçi ağlar, benzer düşüncelere sahip bireyler arasında bağlantı kurmayı kolaylaştırdı. Bu da farklı ülkelerdeki protestocular arasında dayanışma duygusunu pekiştirdi.
Protesto görüntü ve videolarının viral hale gelmesi, diğerlerini de katılmaya teşvik etti. Sosyal medya, sıradan vatandaşların sesini yükselterek onlara benzeri görülmemiş bir erişim sağladı.
Filmlerin Etkisi
Arap Baharı’nı belgeleyen filmler, kamuoyu algısı ve kültürel söylem üzerinde derin etkiler yarattı. Filmler, devrimci olayları küresel izleyicilerle buluşturdular ve ayaklanmalar etrafında şekillenen anlatıları şekillendirdiler.