Musul’da Kültürel Direnişin Hikâyesi: Dicle Nehri Kıyısındaki Aslanlar

Musu-Dİcle Nehri Kısıyısı'ndaki Aslanlar

Bir şehrin yıkıntıları arasında yalnızca taşlar değil, hatıralar da susar. Kültürel miras, her savaşın görünmez kaybıdır.  

Terör örgütü IŞİD’in hüküm sürdüğü yıllarda, dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Musul da binlerce yıllık kültürel mirasını kaybetti.  

Irak asıllı Norveç vatandaşı yönetmen ve fotoğrafçı Zaradasht Ahmed’in yönettiği “Dicle Nehri Kıyısındaki Aslanlar” (The Lions by the River Tigris) filmi, bu mirasın unutulmasına izin vermeyen üç adamın hikayesini konu alıyor.  

Balıkçı Beşşar, ailesinin hayatta kalan tek mirası olan iki aslanlı mermer kapıyı koruyor. Beşar’ın Dicle Nehri kıyısındaki evi, IŞİD tarafından ele geçirilmiş, bomba fabrikası olarak kullanılmış ve ardından havaya uçurulmuş. Antika koleksiyoncusu ve gösteriş düşkünü Fakhri ise aslanları geniş özel koleksiyonuna eklemek istiyor. Bu sırada müzisyen Fadel, yeni nesillere bir zamanlar yasak olan ve ölümle cezalandırılan bir sanatı öğretiyor. 

Zaradasht Ahmed: Değişimi yalnızca halk yapabilir

2016 yılında çekilen başarılı belgeseli “Nowhere to Hide” ile IDFA En İyi Uzun Metraj Belgesel Ödülü’nü kazanan Zaradasht Ahmed, “Dicle Nehri Kıyısındaki Aslanlar” filmi ile bir kez daha memleketinde sinemaya dönüyor.  

Ahmed, Erivan’daki Altın Kayısı Uluslararası Film Festivali’ndeki gösterimi vesilesiyle verdiği bir röportajda, uluslararası hukukun güvenilirliğinin kaybı ve kriz zamanlarında sivil toplumun rolü hakkında konuştu. 

Cineuropa‘a konuşan Ahmed, “İnsan hakları anlamını yitirdi. Gazze ve Musul’a bakın. Artık kiminle konuşuyoruz? Gazze’de olanlar görmezden geliniyorsa, Musul ya da başka bir şehir kimin umurunda? Umuyorum ki bu film yıkıma, yıkımı gerçekleştirenlere ve hala nasıl serbestçe dolaştıklarına dair farkındalık yaratır. Birçoğu profesyonel katil, işlerine geldiğinde taraf değiştiriyorlar” dedi. 

Yönetmen Zaradasht Ahmed 

Belgesel filmi için Irak’tan fon alıp almadıkları sorusuna da yanıt veren Ahmed, “Irak’tan fon almak için hiç başvurmadık, çünkü böyle bir fondan haberim yoktu. Jenerikte ortak yapımcı olarak yer alan ancak mali destekte bulunmayan yerel bir şirket dışında kimse yardıma gelmedi. Onlardan bazı arşiv malzemeleri satın almak zorunda kaldık, ancak geri kalanı gönüllülük esasına göre yapıldı. Yerel halka devlet fonlarından bahsettiğinizde sadece gülüyorlar. İtibarları çok kötü, yolsuzluk ve işlevsizlik var” diye konuştu. 

Yönetmen ayrıca, bir şeyleri değiştirme gücünün yalnızca halkta ve sivil toplumda olduğunu vurguladı. Ahmed “Bu güç kurumlarda değil. Çünkü itibarlarını yitirdiler. Halkın gücü var, ancak yanlış bilgilendirilip manipüle ediliyorlar. Tabandaki hareketleri ideolojiler aracılığıyla değil, temel insani ihtiyaçlar -haysiyet, hafıza ve empati-aracılığıyla uyandırmamız gerekiyor.” dedi.  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir